3 Mart 2012 Cumartesi

Omni-Potance Vol.11



Ben normal bir insanın ihtiyacı olan her şeyin temelinin ''Sevgi'' olduğunu düşünen biriyim.

Bir çoğumuzun aşina olduğu bir hikaye vardır;

Kadın eve gelir, kapının önünde oturan üç kişi vardır. Adlarının Sağlık, Zenginlik ve Sevgi olduklarını söyleyen üç kişi.

Kadın şaşırır, evinin önünde oturan bu üç kişinin nereden geldikleri hakkında bilgi edinmek ister.

Kadın tam soruyu soracakken, içlerinden birisi ''Hangimizi evinizde istersiniz ? Üçümüzden biri ömrünüz boyunca sizinle olacak.'' der.

Kadın bunun önemli bir karar olduğunu ve nihai kararı içerideki eşi ve çocuklarıyla birlikte verebileceklerini söyler.

Kadın içeri girer, eşine ve çocuklarına olanları anlatır.

Eşi, çocukları ve kendisi arasında hep bir ağızdan sesler çıkmaya başlar.

Eşi zenginlik isterken kızı ve oğlu sağlığı isterler...

Yoğun bir tartışmadan sonra, dışarıya çıkan kadın ''hem Sağlık hem de Zenginlik olamaz mı ?'' der.

''Hayır sadece birimizi seçmek zorundasınız.'' yanıtını alan aile tekrar içeri girer ve tartışmaya devam ederler.

Bir süre sonra kadın heyecanla kapıyı açar ve ''Tamam kararımızı verdik, biz Sevgi'yi istiyoruz'' der.

Sevgi oturduğu yerden kalkar ve kapıya doğru yönelir.

Kadın adının Sevgi olduğunu söyleyen kişinin içeriye girince neler olacağını merak içinde izlerken,

yerinden kalkan Sağlık ve Zenginlikte, Sevgi ile birlikte evin kapısından içeri girmek için yönelirler.

Kadın kızarak ''İyi de madem hepiniz içeri girecektiniz, neden bizi bu zamana kadar oyaladınız ?'' diye söylenmeye başlar.

İşte tam bu anda söz Sevgi'ye geçer;

''Sağlık ve Zenginlik, Sevginin gölgesi gibidir. Sevgi nereye giderse O'nlarda oraya giderler.''

29 Şubat 2012 Çarşamba

Omni-Potance Vol.10


Hiçbir Zaman ''Mükemmel'' Olamazsın.
Fakat Daima ''Mükemmelin Peşinde'' Koşabilirsin.

Written By A.BAYRAK



11 Şubat 2012 Cumartesi

SpontaneOus # 21


Madem ki az sevecektin, neden beni seçtin? 

Madem ki vazgeçecektin, neden AŞK'ı tamahkar egolarına alet ettin!

Sorgusuz sualsiz çekip gittin...

Sen benim için çoktan bittin

.

1 Ocak 2012 Pazar

SpontaneOus # 20


Sevginin Özünde Yoksa ''Direniş'', Gözüne Hiçbir Zaman Sıçramaz!

Written By A.BAYRAK

5 Kasım 2011 Cumartesi

Islam Partiniz Kutlu Olsun!



Başlığı neye istinaden yazdığımı belirtiyorum:

Geçtiğimiz hafta, fabrikamızda görev yapan Hollandalı süpervizör Frank memleketine gideceğini sebebinin de Türkiye genelinde yapılacak olan büyük ve gösterişli bir parti olduğunu dile getirmişti. O anda o muhitte bulunan bütün personel gülmekten yerlere yatmıştı...

Evet, O'nun dimağında bayramın yeri yoktu.

O'da bunu ''Islam Party'' olarak anlamlandırmıştı.

Bende bu anekdotun başat karakteri görevini üstlenen ''Islam Party'' tamlamasını başlık olarak reva gördüm.

Lakin bizim dimağımızda içselleştirilmiş / gelenekselleştirilmiş olan Bayram kelimesinin çok büyük önemi var.

Bayram; geleneğin, göreneğin, örf ve adetin, dinin-diyanetin, saflığın, duruluğun, uhuvvetin, kaynaşmanın, selamlaşmanın, tokalaşmanın, öpüşüp-koklaşmanın, diğergamlığın, ziyaretin, metanetin ve bütün bunlar gibi arifane duygu ve davranışları bünyesinde barındıran kollektif  bir üründür.

Neyse sözü fazlaca uzatmadan, kararlı bir yapıyla,

 Kurban Bayramı'nızı canı gönülden Kutluyorum.

işitsel ürün...

1 Kasım 2011 Salı

SpontaneOus # 19



''Birlikte olmadan birlikteymişiz edasıyla ayrılmaya karar verişimizi,'' tablonun neresine çektiysem bir türlü oturtamadım. 
Nihayetinde de şu kanıya vardım;
Biz insanlar hakikati yaşadığımız sanısıyla, hayali imgelemelerle boşa vakit geçiren varlıklarız.
Varoluşçularız!

Written By A.BAYRAK

17 Ekim 2011 Pazartesi

Omni-Potance Vol.9



Kuşkunun, kaygının, korkunun fazlası ineği de hasta eder.
Mevlânâ'nın "mutsuz inek" hikâyesi bunu anlatıyor:
Yemyeşil bir adada tek başına yaşayan bir inek varmış.
Bütün gün otları yiyor, semiriyor, fazla kımıldamadan duruyormuş.
Gece gelince ise karanlıkta çevresindeki otları göremiyor ve telaşlanmaya başlıyormuş.
"Eyvah yarına yiyecek bir şey kalmadı, tek başıma bu adada açlıktan öleceğim" diye kurdukça dertleniyor, dertlendikçe kuruyor-muş.
Bütün gece bu kuşku ve korkularla uyuyamıyor, kıvrana kıvrana sabahı ediyormuş.
Geceyi bütün bu kuşku ve korkular içinde uyuyamadan geçirdiği için de sabah olduğunda bir deri bir kemik kalıyormuş.
Sabahın ilk ışıkları adayı aydınlatınca birden çevresinin yeşilliklerle dolu olduğunu görüyor, seviniyor yiyebildiği kadar yiyormuş.
Sonra yine gece oluyor ve aynı korkular ineğin kafasına doluyor, yine sabaha bir deri bir kemik ve korkular içinde ulaşıyormuş.
Zaman böylece akmış gitmiş, ama inek hiçbir zaman bir önceki geceyi ve o sabahı hatırlayamadığı, kafasında birara-ya getiremediği için gündüz semirmeye gece korkup zayıflamaya devam etmiş.

Mevlânâ diyor ki:
Yarına ilişkin kuşku ve kaygıları büyütmek her tarafı yeşillik dolu bir ineği bile mutsuz eder.